"Semâhâne" Mevlana Müzesi Konya
Semâ, Bütün varlığa, bütün yaratılanlara yeni bir ruhla, sevgi için, hizmet için dönüşüdür..
Semâ, kulun hakikâte yönelip, akılla, aşkla yücelip, nefsini terk ederek, Hakk'ta yok olusu ve olgunluğa ermiş, kâmil bir insan olarak tekrar kulluğuna dönüsüdür.
Esasen sema; gerçek varlığa ulaştıran, insanı kendinden geçiren bir cezbe vasıtası, kendinden geçen kişinin can sarhoşluğudur. Mevlânamız'ın ifadesiyle; Aşk'a kavuşmak, buluşmak sultanlığı için, perdeleri kaldırıp içeriye girmek devleti için, can elbisesidir..
Semâhâne bölümü, mescid bölümü ile birlikte XVI. yüzyılda Kanunî Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır.
Semâhâne'de semâ, 1926 yılında dergâh müze oluncaya kadar devam etmiştir.
Semâhâne'de yer alan naat kürsüsü ve müzisyenlerin oturdukları mutrib hücresi ile erkekler ve hanımlara ait mahfiller orijinal halleri ile korunurken, Semâhâne'nin uygun duvarlarında tarihi halılar ve yine vitrinler içerisinde madeni ve ahşap eserlerle Mevlevî musiki aletleri sergilenmektedir.
Mescide çerağ kapısından girilir. Ayrıca mezarların bulunduğu huzûr pîr ve semâhâne bölümlerinden de birer küçük kapı ile geçişler vardır. Bu bölümde müezzin mahfili ve mesnevîhân kürsüsü orijinal halleriyle muhafaza edilmektedir.
Mescidin güney duvarı üzerinde çok değerli halı ve ahşap kapı numuneleri sergilenirken, Mescid içerisine serpiştirilen 10 adet vitrinde de çok değerli cilt, hat ve tezhip numuneleri sergilenmektedir.
Hz. Mevlânâ yine bir rubaisinde şiirlerindeki mânâyı ve Semâsını şu şekilde özetler;
Semâ, Bütün varlığa, bütün yaratılanlara yeni bir ruhla, sevgi için, hizmet için dönüşüdür..
Semâ, kulun hakikâte yönelip, akılla, aşkla yücelip, nefsini terk ederek, Hakk'ta yok olusu ve olgunluğa ermiş, kâmil bir insan olarak tekrar kulluğuna dönüsüdür.
Esasen sema; gerçek varlığa ulaştıran, insanı kendinden geçiren bir cezbe vasıtası, kendinden geçen kişinin can sarhoşluğudur. Mevlânamız'ın ifadesiyle; Aşk'a kavuşmak, buluşmak sultanlığı için, perdeleri kaldırıp içeriye girmek devleti için, can elbisesidir..
Semâhâne bölümü, mescid bölümü ile birlikte XVI. yüzyılda Kanunî Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır.
Semâhâne'de semâ, 1926 yılında dergâh müze oluncaya kadar devam etmiştir.
Semâhâne'de yer alan naat kürsüsü ve müzisyenlerin oturdukları mutrib hücresi ile erkekler ve hanımlara ait mahfiller orijinal halleri ile korunurken, Semâhâne'nin uygun duvarlarında tarihi halılar ve yine vitrinler içerisinde madeni ve ahşap eserlerle Mevlevî musiki aletleri sergilenmektedir.
Mescide çerağ kapısından girilir. Ayrıca mezarların bulunduğu huzûr pîr ve semâhâne bölümlerinden de birer küçük kapı ile geçişler vardır. Bu bölümde müezzin mahfili ve mesnevîhân kürsüsü orijinal halleriyle muhafaza edilmektedir.
Mescidin güney duvarı üzerinde çok değerli halı ve ahşap kapı numuneleri sergilenirken, Mescid içerisine serpiştirilen 10 adet vitrinde de çok değerli cilt, hat ve tezhip numuneleri sergilenmektedir.
Hz. Mevlânâ yine bir rubaisinde şiirlerindeki mânâyı ve Semâsını şu şekilde özetler;
"Başımı koyduğum her yerde, secde edilen O'dur
Dört köşe ve altı bucakta tapılan O'dur.
Bağ - bahçe, gül-bülbül, Semâ, sevgili;
Bütün bunlar hep bahane; asıl maksat olan O'dur."
Hz. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî